Etütler: Kaygusuz Apdal Hakkında Etütler - 1

Bu Derginin Diğer Makaleleri

Salcı,Vahit Lütfi ; "Etütler: Kaygusuz Apdal Hakkında Etütler - 1"; Türk Folklor Araştırmaları Dergisi; Ağustos / 1949; Cilt: 1; Yıl: 1; Sayı: 1; Sayfa Aralığı: 14-15

Türk Edebiyat Tarihinin büyük şâirlerinden olduğu anlaşılan ve Türk Halk topluluğunun önemli bir çoğunluğu üzerinde derin tesirler yapmış, halkın inancına girmiş büyük halk mutasavvıfı Kaygusuz Abdal hakkında yıllardanberi bâkir kaynaklar bularak incelemeler yapıyorum. Bu değerli halk lirinin hayat ve eserleri, menkibeleri hakkında pek az Meşrutiyet, ve, en çok da Cumhuriyet devirlerimizde bahsedilmiş ise de, bütün sarfedilen gayretlere rağmen bu aziz halk mütasavvıf ve şâiri, lâyıkile anlatılamamıştır.

Yaptığım incelemelere göre, Kaygusuz hakkındaki bilginin eksik tarafları şu noktalarda toplanıyor:

1- Kaygusuz menakipnameleri arasındaki farklar.

2- Şâir, Hac'dan Alâiye'ye döndükten sonra tekrar Mısıra gitmiş ve orada mı ölmüştür?

3- "Kasrı - ayn" sarayı -yahut dergâhı- hangi mevkidedir.

4- Rumeli'ye veya Edirne'ye gelmiş, oralarda seyahat etmiş midir?

5- Tasavvuf hayatında mensubiyeti nedir?

Bu beş nokta üzerinde etüdler yaparken, Kaygusuz hakkında yazılan bütün eserlerden, söylenen bütün rivayetlerden ve an'anelerden yaptığım etraflı tetkiklerle şâir hakkında en son yazılmış ve en iyi malûmatı ihtiva eden bir esere dayanacağım. Bu değerli eser Muhtar Yahya Dağlı arkadaşımızın "Kaygusuz Abdal" adlı kitabıdır.

 

MENAKİPNAMELER

Hacı Bektaş Velâdetnameleri gibi, tanınmış başka azizlerin de velâdetname ve menakipnameleri birkaç türlü yazılmıştır. Bay Muhtar Dağlı da, eserinde verdiği, bilgileri, son za- manlarda eline geçirdiği yarım bir menakipnameye istinat ettirmiştir. Bu menakipname, için "yarım" diyorum; çünkü muharrir; elindeki menakipnamenin tam olmadığını kitabının 26 ncı sayfasında şöyle anlatıyor:

"Elde mevcut; menakipname burada (söz başında zikredelim Allaha niyaz ile) şiirile hitama eriyor ve bundan sonra Kaygusuz'un hayatı hakkında malûmat verilmiyor." diyor.

Muharririn bahsettiği menakipnamenin fıkralarını bendeki menakipname ile karşılaştırdığım zaman, kelimesi kelimesine, harfi harfine uygun geldiğini gördüm. Yalnız muharrirdeki menakipname, Kaygusuz'un Mısır seyahatinden sonra bir manzume ile bitiyor. Bunun içindir ki gerek (Kasrı-ayn) ve gerek Kaygusuz'un Hicaza gidiş ve dönüşü ve tekrar Mısıra gidip gitmediği hakkında malumat yoktur. Bendeki menakipname ise şu vasıfları haizdir:

24-32 eb'adında sarı ve sağlam bir eski zaman kâğıdı üzerine dikkatle yazılmış 289 sahiledir. "Yektübülkitab" işaretile yazıldığı tarih (1045) olarak gösteriliyor. Kitab, esas itibarile beş kısma ayrılmıştır: Birinci sayfadan 57 nci sayfaya kadar "Menakipname", 58 inci sayfadan 109 uncu sayfaya kadar mensur ve manzum "Kitabü Dilküşa", 110 uncu dan 201 inciye kadar manzum "Kitabı Mesnevi". 201 den 257 ye kadar manzumeler ve tercii bendler, 258 den 289 sayfaya kadar mensur olarak "Kitabı hikâyet" yazılıdır.

Kitabın, "Zağrei Atik'li Derviş Ali Efendi" isminde bir Bektaşi tarafından yazıldığı son sayfada kaydedilmiştir. Bu vaziyete göre bu kitab yalnız menakipname değil, Kaygusuz'un bütün eserlerini toplayan kültürel bir topluluktur. Elimdeki bu eser, Kaygusuz'un Mısırdan kalkarak kırk dervişi ile birlikte Hacca gidişini şöyle yazıyor:

Kanun kaide oldur ki Haccacı Müslimin cem'olup Mısırdan mahfeli şerif çıkıp miri hac ile maan gece yürürler. Sabah oldukda konarlar. Taam pişirür ve tenavül edüp bir miktar istirahat ederler, akşam olıcak yine kalkıp giderler. Amma Kaygusuz Baba hac mevsiminden mukaddem miri hacca bakmayıp Mısırdan çıkıp yoldaşlar ile beraber gündüz gider, akşam olıcak konarlardı. Hikmeti huda ve vilâyeti evliya zâhir olup her gün bir şehre erişürlerdi. Her biri yorgun, akşam oluncaya kadar yürürlerdi. Çünkü aksarı olurdu, irakdan bakıp görürlerdi ki bir şehri muazzamdır. Her biri yâr savurup ol şehirden nafaka alıp her levazımların görürlerdi. Bir menzilde rahat edip sabaha değin dinlenirlerdi. Alesseher kalkıp her biri uykudan bîdar olup, gözin açıp; bakıp görürlerdi ki ol yattıkları yer sahrayi berrü beyâbandır. Ne şehir var, ne pazar var. Şöyle ıssız ve susuz yerdir, taaccüb ederlerdi. Yine akşam olunca giderlerdi. Yine karşılarında bir şehir görünürdü. Şâdıman olup ol şehirde pazarlığın ederlerdi. Bu menval üzre tamam kırk gün yol yürüyüp Beytullahu Şerefullaha geldiler, sakin oldular. Tâkim hac vakti erişti. Cem'i etraftan haccacı müslimin geldiler, Kâbe şehrinde cem’oldular,

(Devam edecek)







Arama

Bizi Destekleyenler

.