Müzik Folkloru: Türk Halk Müziğinde Polifoni Var Mıdır?

Bu Derginin Diğer Makaleleri

Uzunoğlu,Sadık ; "Müzik Folkloru: Türk Halk Müziğinde Polifoni Var Mıdır?"; Türk Folklor Araştırmaları Dergisi; Şubat / 1951; Cilt: 1; Yıl: 2; Sayı: 19; Sayfa: 290

"Türk Folklor Araştırmaları" dergisinin 1950 Nisan sayısında, sayın Sadi Yaver Ataman'ın "Folklorcu Vahit. L. Salcı ve gizli tarikat musikileri" makalesini okuyunca, eski bir münakaşayı hatırladım: Türk halk müziğinde polifoni var mıdır? Aynı zamanda yazarın olumlu tezi ele alarak bazı iddialarda bulunduğunu işitmişiim. Gayemiz yeni bir münakaşa konusu açmak değildir. Ancak, birkaç düşünceyi arzedeceğiz ve umarız ki yersiz bir konu olmıyacaktır.

Anadolu halk türkülerini ve onları çalan sazları dinlediğimizde, Türk halk müziğinde polifoninin mevcudiyeti veya yokluğu hakkında kanaata varmak mümkündür sanıyorum. Bunun için önce sazların çalınmasiyle meydana çıkan iki sesliliğe bakalım:

a) Taksim veya uzun hava gibi müzik şekillerinde bir saz melodiyi çalarken, ikinci sazbirkaç sesin düzenli tekrarları ile melodiye eşlik eder, ritmini belli eder, ve böylece muayyen sesler çıkarır;

b) Bazan bir ara nağmenin veya güftenin son sesi uzatılırken, öbür saz ince oktavdan inici arpaj veya gama benzer sesler çıkarması ile iki seslilik bulunduğuna veya değişik seslerle eşlik edildiğine ima ettirir;

c) Saz eserlerinin icrasında, birçok icracıların, bir periyot veya kısa müzik cümlesi içinde iki sesliliği meydana getirdikleri vâkidir. Hattâ yakın zamanlarda saz eserlerini solo olarak çalanlar, akor veya irticalî kısa iki sesliliklerle, aynı sonuca varma yolunda bilmeden örnek göstermiş olabilirler;

d) Vahit L. Salcı ve Muzaffer Sarısözenin saz için verdiği örneklerin, iki sesliliğin gelişmiş bir durumu olduğu söylenebilir,

Türkülerin söylenişinde çok sesliliğin olup olmadığına gelince, düşüncelerimizi gene şu şekilde sıralıyabiliriz:

a) Vahit L. Salcı(1), Sadi Yaver Ataman ve Muzaffer Sarısözen'in verdiği örnek - tek: bir vak'a oduğundan - üzerinde konuşmak doğru değildir;

b) Sadi Yaver Atamanın, halk türkülerinde kanon yaptırarak veya bir ses uzatılırken ikincisinin muayyen müzik cümlelerini tekrarlaması iki seslilik sayılabilirse de halkta doğan bir öge olmadığından, delil olamaz.

c) Şimdiye kadar Türkiye'de müzikoloji alanında çalışanlarca bilinmiyen bir örneği de ben veriyorum: Balıkesir Necatibey Öğretmen okulunda okurken, sonbahardaki bir av dönüşünde Balıkesir'de işkembecilik yapan Osman Çavuşa rastladık (2). Kompartımanda konuşurken, Osman Çavuş size bir türkü öğreteyim diyerek "Horoz" (3) türküsünü bir kaç defa söyledi (4). Biz de öğrenerek ona iştirak ettik. Sonra "İsterseniz bunu tuhaf bir şekilde söyliyelim" dedi. İki bölüme ayrıldık. Birinci bölüm melodiyi söylerken, biz muayyen yerlerde muayyen sesler (hattâ tamamen melodiyi takip eden değişik sesler) çıkartıyorduk. Bu iki seslilik çok hosumuza gitmekle beraber, o zaman müzik folkloru ile henüz uğraşmağa başlamış olmadığımdan dikkatimi fazla çekmedi (ancak Gazi Eğitim, Enstitüsü Müzik bölümünde iken sayın hocam Halil Bedi Yönetken son sınıfa ğrettiği zaman yeniden ilgilendim) ve bu yüzden ikinci sesi notaya alamadık. Fakat hafızama güvenerek söyleyebilirim ki, ikinci ses, dörtlü beşli sıra yürüyüşleri ile ilgiliydi. Osman Çavuşun ümmî bir insan olduğu bizce bilindiğine göre yapmacık iki seslilik olamazdı. Zaten "biz aramızda daima böyle söylerdik." demişti.

Yukarıda anlatılan ve Türkiye'de şimdilik bu kadarı bilinen örneklerle, halk türkülerinde basit iki sesliliğin dahi var olduğu söylenemez. Çünkü örnekler çok az ve polifoninin var olduğunu söylemek ise imkânsızdır. Bunlar belki başkalarınca ilkel çokseslilik konusuna girebilirse de, eterefoni (5) olduğu meydandadır. Polifoni bir sanattır ve ancak sanat müziğinde bulunur. Halbuki halk müziği sanat müziği değildir, ondan ayrıdır.



(1) Merhum Vahit Lütfi Beyin verdiği örnek, sıra yürüyüşlerin cinsini -Bektaşî tekkelerinde- bilmemekle beraber karşımıza çıkıyor. Şarkışla kazasının Alevî köylerindeki bazı yaşlı meslekdaşlar ve âşıklar, tekkelerinde hem saz, hem de sözde iki sesliliğin bulunduğunu söylemişlerdi. Bu da Vahit L. Salonun iddiasını belki kuvvetlendirir.

(2) Hocam Mesut Cemil Tel'in arzusu üzerine Osman Çavusla tekrar konuşmak için Balıkesir'e gittiğimde, büyük Balıkesir yangını (1950 Ağustos) dükkânını ortadan kaldırdığından kendisini bütün aramalarımıza rağmen bulamadık ve bu yüzden konuşmak kabil olmadı.

(3) Bu türkünün sözleri şöyledir:


HOROZ
Bu sabah kalktım mahalleye baktım.
Aradım taradım bulamadım.
Geh bili bili çil horozum,
Mahallede bir horozum kayboldu.
Ah kınalı da horozum,
Yallah tepeli de horozum.

(4) Aynı türkü Ankara Radyosunda çocuk külübünde çok tekrarlanmıştır.

(5) Bunun için bakınız: A. Schaeffner, Origines de Instrumentes de Musique, Paris, 1936. Schaeffner, ilkel polifonide Vahit Lütfi Salcının örneğini ele alarak bizim kanaatımızı söyler.







Arama

Bizi Destekleyenler

.