Boyabat'ın Yaylacılı Köyünde Halk Mimarisi

Bu Derginin Diğer Makaleleri

Yayla,Satılmış ; "Boyabat'ın Yaylacılı Köyünde Halk Mimarisi"; Halkbilimi (ODTÜ-Türk Halk Bilimi Topluluğu) (1. Seri); Temmuz / 1975; Sayı: 10; Sayfa: 8

Geçen yazımızda (Halkbilimi, sayı 9, sayfa 11) 1950 ve daha eski yapım tarihli evlerin bir incelemesini sunmuştuk; bu yazımızda da yeni yapılan evleri incelemek, eskileri ile fark ve benzerliklerini vurgulamak istiyoruz.

YENİ EVLER

1950'lerden sonra yapılan evlerde daha çok tahta yerine tuğla kulanılmaya başlandı. Bu ilk olarak eski evlere yapılan ek odalarda görüldü; her tarafı tahtadan olan eski evin geniş sofasının bir köşesi tuğla taksimi denilen tahtadan duvar iskeleti ile ayrılıyor, sonra tuğla taksimlerinin arası kireç harcı ve pişmiş tuğla ile örülüp dolduruluyor üzeri önce ince harçla sıvanıyor sonra beyaz kireçle badanalanıyor. Eski evlerin yapısında taş ve çiğ tuğla kullanılırdı (Taş ahırın duvarlarında, çiğ tuğla baca ve onun dayandığı duvarda). Tahta evlerden vaz geçilirken çiğ tuğla da bırakıldı, taş ise evlerin temelinde kireç harcıyla birlikte kullanılmaya başlandı. Genellikle yeni evlerde kuruluk yok, eski evlerdeki bir ahır ve iki direkle arasında kalan kuruluk yerine iki geniş ahır ve onun üzerinde odalar var. Eski evlerdeki geniş sofanın yerini ufak bir balkon veya dar bir hol’ün ucundaki eski biçim bir yazlık almış. Eski evlerin tipik giyotin pencereleri yerlerini kapaklı pencerelere bırakmış. Yıkanma dolabı geleneği ilk yapılan yeni evlerde sürdüyse de köye şehir suyu sisteminin getirilmesiyle ayrı bir banyo yeri yapılmaya başlandı.

Eski evlerin içinde mutlaka bulunan işlik yeri yeni evlerde görülmüyor. Hela ve abdestliğin de çimento kullanılmaya başlanınca şekillerinin değişip, her yerde gördüğümüz lavabo ve alaturka hela taşına dönüştüğünü de hemen belirtelim.

Evlerin yapısında tahtadan vazgeçilmesini devletin ormanlara daha aktif bir şekilde sahip çıkmasına ve tahtanın zor bulunur, pahalı bir malzeme haline gelmesine bağlayabiliriz. Ayrıca tuğla pişirme tekniğinin köylülerce son 20-30 yıl içinde öğrenilmesini veya biliniyorsa da ancak son zamanlarda uygulanmaya başlanmasını bir diğer etken olarak gösterebiliriz. Daha önceleri köyün önündeki ovada pirinç tarımı yapılmadığı için Kızılırmağın suyu ovaya yayılıp killi alüvyonunu bırakamaz kendi yatağında hızla akıp iki yanına suyunda bulunan ve kilden daha çabuk dibe çöken kumlu toprağı yığarmış, ova geniş bir kumsal görünümünde imiş o zamanlar. Bol miktarda kil bulunamadığı için tuğla ocakları kurulamaz, kurulsa da az miktardaki malzeme evlerin vazgeçilmez ihtiyacı olan kiremit yapımında kullanılmış. Taşıma kolaylıklarının artması ile (köye ilk kamyon gelişi 1955 şimdiki kulanılan karayolunun yapılması 1959—60 yıllarına rastlar) çimento, kireç ve diğer inşaat malzemelerinin daha kolay bulunur olması da ev yapımında tahtadan vazgeçilmesinde etki etmiştir. Son zamanlarda tahta gittikçe az kullanılır olmuştur; öyleki bir evin yapımında kulanılan tahtanın oranına bakıp inşaat tarihi yaklaşık olarak saptanabilir.

Eski evlerdeki geniş sofaların yeni evlerde olmayışı da ulaşım kolaylıkları sayesinde kasaba ile ticaretin artmasına bağlanabilir. Eskiden bulgur kaynatılınca sofalara serilir orada kurutulurmuş aynı şekilde hoşaflık meyvalar, kışlık makarna, tarhana, tuz gibi şeyler sofaya serilir kurutulurmuş. Ayrıca sofanın bir köşesinde duran işlik tezgahında ev halkının giyim eşyalarının hemen hemen tümü, yatak çarşafları, çuvallar, çarşaf ve kilimler dokunurmuş. Artık makarna, tuz, tüm dokuma ürünleri kasabadan alınıyor. Kış sebze ve meyvalarının pazarda satılması hoşaflık meyve kurutmayı gereksizleştirmiş ve sofalardan böylece vazgeçilmiş. Gene de bir şeyler kurutmak gerektiği zaman ya harman makinaları sayesinde senenin büyük bir kısmında boş duran harmanlardan ya da yeni yapılan beton evlerin kiremitsiz düz çimento damlarından faydalanılmakta.

Eski evlerle yenilerinin ortak yönleri de çok; bir defa odaların iç düzeni değiştirilmemiş; gene kenarlarda setler, setlerin üzerinde kilimler ve yan yastıkları, duvarlarda tavana yakın sergen (raf) ler... Ocak her odada yok, eskisi gibi, ama olduğu yerde ocaklar da aynen eskisi gibi; kenarlarında gözler, yatak dolapları, ön duvarında lamba için yer (köye daha elektrik gelmedi) vb. Sofada gördüğümüz kiler görevi yapan herkil denilen uzun sandıklar gene var. önce bahçe tarımının artmasıyla çoğalan su kabakları, sonra yeni gelen buz dolapları ve bir de ağacın daha zor bulunur olması yüzünden evlerin önünde asılı duran tahta su olukları ise kaybolmak üzere.

Yeni evler kendileriyle birlikte yeni eşyalar da getirmiş; Artık her odada ocak olmadığından ısıtmayı sağlamak için silindir biçimi teneke sobalar (son zamanlarda fırınlı "güzine" sobaları moda oldu) çok kullanılmasa bile masa ve sandalyeler, pencerelerde pirinç tarımıyla birlikte artan sivrisinekler için tel kafesler vb.

Yeni evlerde kuruluk bulunmayışını, pirinç tarımına başlanılması ile davarcılığın yok olmasına bağlayabiliriz; Keçi ve koyunlar ahıra sokulmaz avluda yatarlar, yağmur yağınca kuruluğa sığınırlardı. Ahır sadece büyükbaş hayvanlar için idi.

Samanlık ve ambarlarda da evlere koşut bir değişme görüyoruz önceleri sırf ağaçtan yapılan samanlıklar sonraları tuğladan şimdi ise en son beton evler ve yeni ambarlar gibi briketten yapılmaya başlandı.







Arama

Bizi Destekleyenler

.