Çağımız Aşıklarının En Aşıkı: Veysel

Bu Derginin Diğer Makaleleri

Tecer,Ahmet Kutsi ; "Çağımız Aşıklarının En Aşıkı: Veysel"; Milliyet Sanat Dergisi; Mart / 1973; Sayı: 26; Sayfa Aralığı: 4

Şair ve yazar Ahmet Kutsi Tecer (1901-1967), Âşık Veysel'i keşfeden ve tanıtan sanatçımızdır. Sivas'ta edebiyat öğretmeni iken "Halk Şairlerini Koruma Derneği" adındaki derneğin kuruluşuna öncülük etmiş ve bu derneğin 1931'de düzenlediği bir yarışmada Veysel ortaya çıkmıştır. Aşağıdaki yazı 1944 yılında Ülkü Yayınevi'nin yayınladığı kitaptan kısaltılarak alınmıştır...

 

Âşık Veysel... Onu böyle anmak için birkaç sebep var. Bir kere o bize gelenekten doğageldi. Hoş bu gelenek, "âşık"lık geleneği, bugün artık, tutalım iki yüzyıl, bir yüzyıl, hattâ elli yıl öncesi kadar sürümlü değil ama, bütün bütün ortadan silinmiş de sayılamaz. Dünkü halk edebiyatını, bu arada âşık tarzını hazırlayan,besleyen geliştiren ve sürdüren şartlar, (eski yaşayış çevresi, bu gün tarihe karışan halk kurumları, eski duygu, eski zevk...) bunlar birer birer, yaprak yaprak dökülüverince halk şiirinde, daha toplu olarak halk edebiyatında bir şekil, bir tarz, bir gelenek meydana getiren yüzler le, binlerle "âşık"ın dehasından kuvvet alan bu kaynak da artık çekilmeye yüz tuttu.

Türkiye halkçılık inkılâbından ve Türkiye'deki yeni rejimin yerleşmesinden sonra millî hayatın sosyal yapısı bu halkçı ülküye doğru yöneldi .

İşte bu durum dolayısiyledir ki, araştırmalar arasında bir taraftan da eski halk edebiyatına, eski halk şiirine, eski halk sanatlarına, halkın sağladığı geleneklere ulaştık. Bazılarının sandığı gibi bu ne bir geriye dönüş, ne bir "altın çağ' hasreti, ne de bir halk-aydın ikiliğidir. Olsa olsa eski bir gelişme olan halk edebiyatımızın (hikaye, şiir, meydan temsili...) kendinde taşıdığı vasıflardan ötürü duyduğumuz bir yakınlıktır. Bu edebiyat her şeyden önce, kökleri hayata geçmiş, her çağın içinde, gerçekle denkleşmiş bulunuyor.Bu yirmi yıl içinde, bize hayata bağlı olan her ifade güzel geldi.Büyük bir tasfiyeden sonra Nedim'i, Fuzûli'yi ve daha birkaç Divan şairini yeniden anlayarak Sevmemiz de bundan ileri geldi. Halk şairi, halk edebiyatı ise, yere kapanmış bir heykel gibi kırık dökük, folklor alanına düşmüş bir halde, yerden kaldırıldı. Onun ölçüsünde ve terkibinde halkımızın gerçeğini bulduk. İşte bunun içindir ki halk edebiyatını çok sevdik. Karacaoğlan, Dadaloğlu, Köroğlu, Yunus Emre karanlıktan aydınlığa çıktılar.

Bütün bunlar, eski âşıklar bize bu geleneği gönülleri ve dilleri ile taşıyan birtakım âşıkların âşıkı kimseler yardımıyle erişti. Onun için biz bu âşıkların âşıklarını da çok seviyoruz. Âşık Veysel işte bunlardan biri; sazı ile, sözü ile tam onların bir torunu,hem bugün yaşayan âşıkların gerçekten en âşıkıdır.

Bundan dolayı onu böyle anıyoruz: Âşık Veysel.

Veysel Şatıroğlu... Onu böyle anmak için yine bir çok sebep var. Aşık'ımız , Şarkışla'nın nüfus kütüğünde Cumhurluk vatandaşı olarak " Şatıroğlu " adı ile kayıtlı bir Türktür. Hayatının bu son yirmi yılı içinde sanatını genişleten, sazına ve sözüne zamanının rengini getiren çağdaş bir sanatçı olarak bir de Şatıroğlu vardır.

Aşık Veysel'de Veysel Şatıroğlu dirilirken, Veysel Şatıroğlu'nda Aşık Veysel bitiyor. Tanzimat'tan gelenlerle onun farkı, gelenekten çıkageldiği için, bir ses farkıdır. O'nun teli bize göre bağlanmıştır. Tanzimat'ın teli taklit bir bağlanmadır; evvelkisine "düzen", İkincisine "akort" dediğimiz gibi Veysel bir bakıma öbür çağdaşlarını okumuş gibidir; mesela Ceyhun Kansu, Veysel'i ne kadar okumuşsa, Şatıroğlu da Ceyhun'u sanki o kadar okumuştur. Veysel'le çağdaşları arasında o kerte birbirini çeken taraflar vardır. Ceyhun Kansu ile Faruk Nafiz Çamlıbel ne kadar birbirinden ayrı ise, Şatıroğlu da çağdaşlarından bu tarzda ayrılır. Onu diğerlerinden ayıran taraf,demin de belirttiğim gibi, Tanzimat geleneği yerine, halk şiiri geleneğinden çıkmasıdır. Veysel Şatıroğlu, Âşık Veysel'le halk şiiri geleneğini miştir. Çağdaşları Tanzimat'ı yaşamış, "bugün"e oradan gelmiştir. Fakat bu "bugün" o kadar başka, o kadar ayrı bir şeydir ki, hangi gelenekten çıkarsa çıksın, "bugün"e gelenler, "bugün" dediğimiz bu son yirmi yılın inkılâp Türkiyesi'ne ulaşırlar. Şatıroğlu'nu zamanına bağlıyan da işte budur.

Şatıroğlu'nun değişleri de bir araştırma, bir denemedir. Onun da başlıca vasfı, zamanımızın vasfı ile denklidir. Onda da millet-halk bütünü duygusu, onda da vatan-toprak duygusu hakimdir. Onun dili de bunları, söylemek için bir aranmadır. Aşık Veysel sazı ile:


Mecnun'um Leylâ'mı gördüm,
Bir kerrece baktı geçti... 

diye başlıyan ünlü türküsünü kalbleri ürperten bir edâ ile çınlatırken, o, halk edebiyatı geleneğinin en özlü bir devamıdır. Yine :


Yiğitler silkinip ata binende
Derelerde boz kurtlara ün olur....

diye Köroğlu'yu diriltirken o bir "raspot" gibi geleneği canlandırır. Eski ozanların bir yankısıdır.

Fakat:


Uzun, ince bir yoldayım,
Gidiyorum gündüz gece

derken o artık Şatıroğlu'dur.

Biz, dostları, Veysel'i hem Âşık Veysel olarak, hem Şatıroğlu olarak tanıyor ve seviyoruz.Sazlı sohbetlerindeki büyük taraf da budur. Onun şahsın da Âşık Veysel'den Veysel Şatıroğlu'na gelip giderken hiç aksamadan içimiz dünden bugüne, bugünden düne gidip gelir.

Veysel, tanıdığım insanların en sevimli, en zarif olanlarından biridir. Konuşmaları arasında, zaman zaman öyle nükteler söyler ki insanda yer eder, kaybolmaz.

Veysel daima içine bakar, fakat herşeyi oradan nasıl görür? Şaşmamak kabil değildir.

Bir gün, beraberce, bir yemeğe davetli idik. Ev sahibi masallardaki kadar çekici bir sofra hazırlamıştı. Davetliler seçkin adamlardı, ama, sohbetlerinin bir çeşnisi, bir tadı yoktu. Ev sahibi de bundan üzülüyordu. Veysel orada hazır, saz orada hazır, ses orada hazır..

Fakat ne yapsın?... Davetlilere, Veysel'e ait nakledilmedik bir şeyimiz kalmadı. Yazık ki bu seçkin misafirler, Veysel'i hatırlamıyacak kadar topluluktan uzak, avara, sökük bir halde idiler. Ben de sıkılıyordum.

Bir aralık Veysel'e hatır alma kabilinden sordum:

-Âşık, nasılsın ?

Meclisin hali onu ne kadar rahatsız etmiş olacak ki hemen cevap verdi:

-Biz yiyip içiyoruz ama, saz acından ölüyor.







Arama

Bizi Destekleyenler

.