Sivaslı Çocuğa Mektup

Bu Derginin Diğer Makaleleri

Yıldız,Saadettin ; "Sivaslı Çocuğa Mektup"; Altıncı Şehir; Ocak-Mart / 1997; Yıl: 1; Sayı: 1; Sayfa Aralığı: 19

Seni tanırım güzel çocuk... Tren ıslıklarına karışıp giden ince sesin kulaklarımda, yüreğimin tam ortasında. Yırtık lastiklerin içinde mi dışında mı belli olmayan ayalarını , mahzun kara gözlerini nasıl unuturum, niçin unutayım!...

O gün, tren saatinden çok evvel gelmiştin istasyona: On iki aylık Sivas ayazı ellerine yapışmış, dudakların mosmor içeri girdin... Kalorifer inadına sıcaktı; buzlar çözülür gibi çözüldü vücudun. Yarıda bıraktığın damarlarına yayılıyordu... Daldın: Yolcular gelmişler, alıyorlar, satıyorsun; satıyorsun, kapış kapış!.. Rüya ne tatlı, hülya ne şirin!..

Bir ara, boyalı bir bayan önünde durdu. Rüyadaydın, bir başka dünyaya göçmüş gibi hareketsiz... Fakat bir şıngırtı... İrkildin. Gözlerin büyüdü, sesin adeta kalınlaştı. Gerçek hülya gibi, rüya gibi güzel değildi: "Kebap -ekmeği alır, parayı verirsin hanım abla... Biz buraya döşürcülüğe gelmedük, al şu paranı!..."

Bu ilk değildi, boyalı bayan tek değildi; fakat alışamadın, hazmedemedin; alışamazdın değil mi? Onlar, insanların haysiyetleriyle ısınıp ümitleriyle doyduklarını nerden bileceklerdi?

Dünyada böyle yaşayanların da bulunduğunu nasıl anlayacaklardı? Gözündeki nura değil, yüzündeki kire bakmak tek nasipleri!..

Her tren gelişinde sattığın bir, bilemedin iki ekmeğin sekiz mi on mu nüfusa kaç para getirdiğini senden daha iyi kim bilebilir? Yarı aç kalktığın sofralara kaç damla gözyaşı sıvanıyor, anadan başka bilen var mı? Anan ki, sen fabrika önlerinde, istasyonlarda aşına-serpile büyüdükçe erimekte; seni ayaz kavurdukça yanıyor, yanıyor! Anan ki, ardından koşamadığına, seni küçücük bir serçe gibi sinesinde gizleyemediğine ağlıyor, ağlıyor! Beş vakit namazda büyütüyor seni, baban kadar!

Seni tanırım güzel çocuk... İçinde yeşerttiğin büyük dünyayı, "karanlığı hiç kalkmayan karlı dağlar" gibi yüce gönlünü... Hasretini, isyanını, karınca misali didinişini, kalorifer peteğine yaslanmış uyuklarken gördüğün rüyaları, o tatlı hayalleri... İyi bilirim!

Bugün trenler tehirli: Müşterilerin Çetinkaya'da mahsur, Gemerek'te mahzun, Artova'da sabırsız... Dön evine, akşamı bekle, yarını bekle... Gelirler....







Arama

Bizi Destekleyenler

.