Su Dergisi, Mayıs 1961, Sayı:4, Sayfa:8

Sivas' ta Konyalı Bir Selçuk Mimarı

Yazan: Ahmet Önder

Sivas' ı süsleyen Selçuklu devri şaheserlerinden Gök Medrese' nin kapı revakının iki yanında ve köşe sütuncelerinin üzerinde, olda (Amel-i üstad), sağda (Kalûyan' ül-Konevî) yazılıdır. Yani, bu eseri (Konyalı mimar Kalûyan yaptı) denmektedir.

1271 yılında Selçuklu başveziri Sahip-Ata Fahreddin Ali tarafından yaptırılan Gök Medrese' nin bu mimarı, Konyalı Kalûyan, yıllardanberi sanat tarihçilerini düşündürmektedir. Kim bu adam? Bu kadar güzel bir Türk eserini hünerli elleriyle kuran, yüze çıkaran, sanatıyla, buluşlarıyla, gözleri ve gönülleri doyuran bu sanatçı kim?

Kalûyan' ın (Resim sanatında ve tasvirde eşi olmıyan) bir ressam olduğunu bize ilk haber veren Ahmet Eflâkî' dir. 1360 M. yılında vefat eden Eflâkî, Mevlana ve oğullarının menkıbelerinden bahsederken, Kalûyan' ın, ressam Aynüddevle ile birlikte, Mevlana' nın müridi olduğunu ifade etmektedir.

Daha önce, 1225 M. yılında Sultan Alaeddin Keykubad 1 tarafından onarılan Antalya surları üzerindeki bir kitabede (Kelûvan), 1267 M. yılında Sahip-Ata tarafından yaptırılan Ilgın Kaplıcası kitabesi üzerinde sadece (Kalûyan) olarak adını okuduğumuz Konyalı Kalûyan'ı, her ne kadar Eflâkî, Rum olarak kaydetmiş ise de, Onun ordodoks bir Türk olduğunu, sonrada islamiyeti kabul ederek (Kelûk) adını aldığını, belgeler bize bildirmektedir. Nitekim Konyalı Kalûyan, MEvlana' nın müridi olduktan sonra müslüman olmuş ve bundan sonra, Konyada, 1279-1283 M. yılları arasında yaptığı İnceminare (Dar-ülhadis), Nalıncı Baba (Nizamiye) ve Sahip-Ara Camine, mimar kitabesi olarak (Keluk bin Abdullah) adını yazdırmıştır.

Anadolu Selçuklu Devletinin, 13. yüzyıl içersinde Alaeddin Süryanus, Bedreddin Yavaş, Aynüddevle, Şehabettin v.s. gibi, çoğu vaktiyle doğudan gelerek Bizans egemenliği altındaki Anadoluya göçen ve sonra Selçıkluların Anadoluya yerleşmeleriyle islamiyeti kabul eden Türk' lerden olan bu ressam, mimar, heykeltraşlarla birlikte, Kelûkta sarayın himayesi altına yetişmiş ve şaheserler meydana getirmiştir.

Kelûk ile Kalûyan' ın ayni şahıs olup olmadığı hakkında Cl. Huart, Saare, Berchem, Gabriel gibi batı bilginler bir karara varamamışlardır. Hatta, L.A. Mayer (Islamic Architects and Their works) adlı, 1956 yılında Genevre' de yayınladığı bir eserde (S:77-78), bütün bu fikir ayrılıklarını bir arada toplamayı başarmışsa da, kesin bir sonuca varamamıştır.

Biz bu konuda yaptığımız geniş bir incelemeyi yakında yayınlamak kararındayız.